Kendini Arayan Meslek;Veteriner(Hekim???)lik!!!
Mesleğin 168. yılı için ve bu kutlamaya
ithaf edilmiştir.
Ülkemizde, farklı tarihi belgelere ve
bilhassa baytarnamelere göre 10-11 asırlık, batılı manada
ise 168 yıllık, geçmişi ile belki de en köklü mesleklerden
biri olan veteriner (hekimlik???) lik; yıllar içinde yitik
olmasa da, silik olma noktasına nasıl gelmiştir. Bu noktaya
gelinme nedenini; geçen tarihi süreç irdelendiğinde açıkça
görülür.
Kötüye gidişin başlangıç noktasının, 1980 ve takip eden yıllar
olduğu, Türkiye’de her konuda bir milat olarak kabul edilen bu
tarih ve devamında, gerek Tarım Bakanlığında teşkilatlarda
gerçekleştirilen yeniden yapılanmalar ve gerekse eğitim alanında
YÖK’le birlikte hayata geçirilen uygulamalar meslekte geriye
gidişin, kötüye gidişin, ya da mesleki itibar kaybının
başlangıcı olmuş ve bu durum bugüne kadar hız kaybetmeden
katlanarak devam etmiştir. Önlem alınmazsa; maalesef bundan
sonra da devam edeceği mutlak görülmektedir. Çünkü geçen 30
yıllık süreçte, ne yasama da TBMM’inde görev alan meslektaşlar,
ne yürütmede görev alan meslek icracıları ve ne de mesleki sivil
toplum kurumları ile özel meslek temsilcileri tarafından, kötü
gidişi durdurucu atılmış olumlu adım olmamıştır.
Mesleğin içinde yaklaşık 40 yılını geçirmiş biri olarak, bu
durum birçok meslektaşım gibi beni de çok üzmektedir. Gerçekten
168 yıllık geçmişin 140 yılında kamuda, eğitimde ve de dolayısı
ile toplumda kazanılmış birçok mesleki değer, donanım ve de
itibar, son 30 yıllık dilimde kaybedilerek, bugün kendini arayan
bir meslek durumuna gelmiştir.
Buna karşılık her yıl ve yıl içinde yapılan farklı mesleki
etkinlikler de, genellikle dışarıdan
(TBMM, İlgili bakanlıklardan: Tarım, Sağlık, Orman gibi; ilgili
eğitim kurumlarından: YÖK’den)
pek değil, hiç itibar görmeyen ve kendi aramızda
gerçekleştirilen meslek kutlamalarında, veteriner(hekimlik???)lik
mesleğinin çok önemli olduğundan, ülke için olmazsa olmaz
mesleklerin en başında geldiğinden, hatta hekimlikler arasında
en önemli hekimlik mesleğinin veteriner (hekimlik???) lik
olduğundan, kendi kendimize bahsederiz; yani kendimiz söyler,
kendimiz dinler, kendimiz alkışlarız.
Bazen hızımızı alamayıp tek tıp diyerek, bazen zoonoz
hastalıklar diyerek, insan hekimliği ile veteriner (hekimlik???)
liği ortak payda da buluşturur ve iki mesleği eşit hale
getiririz. Ama bu durum sadece lafta, yazıda ve bazı sempozyum,
seminer ve kongrelerde hoş bir seda olarak kalır.
Bazen insan hekimleri ile aynı iş alanında, aynı ortamda, aynı
çalışmaları da paylaşırız, ancak iş tazminat ve döner sermaye
ücretlerinin paylaşılmasına gelince, insan hekiminin veteriner
hekime göre 3-4 kat fazla alması karşısında hakkımızı
savunamayız, yine hekim olarak aynı işyerinde insan hekimleri
ile birlikte diş hekimlerinin ve hatta eczacıların bile
yararlandığı kanunlardan bir hekim??? olan veterinerlerin
yararlanamamasına ve yaklaşık 2 kat fark eden ücret
yansımalarına da ses çıkarmayız.
Bu
durumda veteriner hekimler “hekimlik” statüsünden farklı bir
yerde mi???, değerlendirilmiş oluyorlar, diğer bir ifade ile
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarından 6343 sayılı kanunla elde etmiş
oldukları “hekimlik” unvanları yok mu sayılıyor!!!... Bütün
bunlar hekimlik bakımından mesleğe; hem çalışma yerlerinde, hem
de toplumda itibar ve saygınlık kaybettiriyor ve meslek yok olma
noktasında kendini arıyor!!!..
Hekimlikler arasında yok olma noktasında olan meslek, acaba
veterinerlik noktasında nerede??? Diye sorgulandığında;
Bakanının meslektaşımız olduğu bakanlık teşkilatlarında
veteriner (hekim??? ) olarak yeri yukarıda ki durumdan çok
farklı değildir. Üstüne üstlük burada iş yeri aynı olduğu halde,
aynı iş paylaşılmamaktadır, yani burada insan hekimleri, diş
hekimleri ve eczacılar yoktur; burada ziraat, gıda, hatta orman
mühendisleri vardır. Bu mühendisler, 81 il ve yüzlerce ilçe
tarım müdürlüklerinin, onlarca üretme çiftliğinin ve onlarca
gıda ünitelerine ait laboratuarların büyük çoğunluğunda idare
kademelerin en üstünde yer alarak, yani karar verme merciinde
bulunarak, ülke hayvan sağlığı ve dolayısıyla hayvansal kökenli
insan sağlığı politikalarını yönlendirirler, yönetirler.
Maalesef veteriner (hekim???) ler, bu kamu kurumlarının büyük
bir çoğunluğunda idari kademelerde, karar verme noktalarında,
dolayısı ile ve en önemlisi de ileriye yönelik meslek
politikalarının planlanmasında yokturlar. Çoğunlukla alınan
kararların uygulayıcıları olarak vazife yapmaktadırlar, yani
“Gözlerimi kapar, vazifemi yaparım!”. Tabii ki!!! bu durum
beraberinde, veteriner (hekim???) lik mesleğinin hem çalışma
yerinde, hem de toplumda itibarının, saygınlığının kaybolmasına
ve yok olma noktasında kendini arar duruma düşmesine neden
olmaktadır.
Diğer taraftan mesleki icraat noktalarında veteriner (hekim???)
lik mesleğinin kamuda ve toplumda yukarıda ifade edildiği gibi
kendini arar hale düşmesi eğitim-öğretim üzerine de olumsuz
yansımıştır.
Tabii ki burada olumsuz olarak yansıyan bir diğer faktör de
YÖK’le birlikte bütün üniversitelerde değişen yapılanma anlayışı
ile gelmiştir. Özellikle üniversite ve fakülte sayılarındaki
plansız ve alt yapısız artışlar; akademisyenlikte yükselme ve
atamalarda puan ve takvime bağlı yine plansız ve programsız bir
şekilde, öğretim üyesi sayılarındaki artışlar, diğer
fakültelerde olduğu gibi veteriner (hekim???) fakültelerindeki
eğitim-öğretim kalitesinin düşmesine de neden olmuştur.
Bu
yüzden meslek tercih sıralamalarındaki yeri her geçen yıl
düşmüştür. Örneğin bu sene (2010) diğer hekimlik fakültelerinde
sıralamalar tavan yaptığı
(tıp fakülteleri ilk 3-4 binlerden, keza diş hekimlikleri yine
ilk 7-10 binlerden öğrenci almıştır)
halde, veteriner (hekim???) fakültelerinde, sıralamalar taban
yapmıştır (175-200
binlerden öğrenciler kaydını yaptırmıştır).
Yani meslek tercih noktasında da ayaklar altındadır. Bu durum
meslek geleceğinin de tehlike ve tehdit altında olduğunu
gösterir.
Bu
yüzden veteriner hekimlik mesleği daha fazla yıpranmadan,
yıpratılmadan; her türlü kamu, özel kurum ve kuruluşlar ile
fakülteler olarak mesleğe sahip çıkalım! Yoksa! Bu şekilde devam
ederse, ortada sahip çıkılacak meslek kalmayabilir!
Bunun için bugüne nasıl gelindiğindeki yapılan işlerin tersi
uygulanarak kötü gidiş durdurulabilir. Dönüş noktasında, önce
Veteriner mi?? Hekim mi??, ya da Veteriner Hekim mi?? Olunduğuna
karar verilmeli ve ona göre haklar savunulmalıdır. Deve kuşu
gibi deve ve kuş aralığında kalınmamalıdır. Eğer meslekte iade-i
itibar isteniyorsa, “hekimlik” ön plana çıkarılmalıdır.
Zaten birçok kamu kuruluşunda diğer hekimlerle bir arada
çalışılmaktadır; buradaki hekimlik haklarından yararlanmaları
yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Yine kamuda kendi mesleki
planlarını hem günlük, hem de ileriye yönelik olarak kendileri
yapmalıdırlar.
Ayrıca fakültelerde, gerek lisans ve gerekse mezuniyet sonrası
(uzmanlık gibi, TUS;DUS gibi VUS getirilmeli!!!)
eğitimlerde hekimlik nosyonu verebilecek programlar
uygulanmalıdır. Bunun da halen Ankara’da uygulanan Avrupa’nın
önerdiği EAVE programlarıyla olacağı, edinileceği,
tartışmalıdır, bu programın birebir uygulanması yerine belki
ondan örnekler alınabilir, ama bizim kalıplarımıza uyan, bizim
kendi gerçeklerimize göre eğitim-öğretim programları
yapılmalıdır.
Yoksa; Kanunlarla elde ettiği halde, haklarından yararlanamayan,
kendi geleceğini planlayamayan ve ne olduğu, ya da olacağı belli
olmayan bir meslek, silinmeye, yok olmaya, kendini aramaya
mahkumdur!!!..
Saygılarımla,
23.10.2010 ANKARA
Prof. Dr. Zafer KARAER