Tarım
Danışmanları ve
Sözleşmeli İstihdam
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının yürürlüğe koyduğu "1000 Köye 1000
Tarım Danışmanı" projesi hedeflendiği 2006 yılı sonunda sona
erdi. Proje ortaya konulduğu zaman , mesleki ve sivil toplum
örgütlerinin desteği sayın Bakanın ziyaretleri ile talep
edilmişti. Bu meslek örgütleri proje konusunda endişelerini
ifade etmelerine karşılık projeyi tasvip etmişler, bazıları
destek vaadinde bulunmuştur. Türk Veteriner Hekimleri Birliği
ise net olarak projenin gerçekçi olmadığını, sorunlara çözüm
getirmeyeceği gibi yeni sorunları da gündemi getireceğini ifade
ile karşı tavır belirtmiştir. Bu tavır zamanın Bakanınca hoş
karşılanmamış ancak geçen zaman içerisinde destek veren
kuruluşlarda projenin yanlışlığını ifade eder olmuş, kimi Bakanı
kırmama adına, kimi mensuplarının istihdamı adına sukut
geçmişlerdir.
Proje
büyük reklamlarla tanıtılmış, tarımın kurtuluşu bu danışmanlara
endekslenmiş, tarım gönüllüsü sıfatı ile tanımlanan danışmanlar,
Bakanlık İl teşkilatından farklı bir konumda tanımlanarak
Bakanlık teşkilatı ve elemanları neredeyse yok sayılmıştır.
Projeye göre 2006 yılı sonuna kadar bir kısmı köy tarafından
kalanı ise özel idare ve diğer kaynaklarından ücreti ödenen
danışmanların, ortaya koyacakları hizmetlerin köy halkı
tarafından öneminin kavranacağı öngörülmüştü. Bu süreçten sonra
danışmanların ücretlerini üreticilerin kendilerinin seve seve
karşılayacakları projelendirilmişti.
Projenin yürütüldüğü köylerde yapılan anketlerde üreticilerin
danışmanlardan memnuniyeti ve projeye devam edilmesini
isteyenler çok yüksek oranlarda olmuştur. Bu kadar memnuniyete
karşılık köyler danışmanların ücretlerine katılma payını ise hiç
ödememişler, danışmanlar almadıkları ücretin vergisini öder
duruma düşürülmüştü. Bu elemanların çalışma şekli ise serbest
meslek erbabı şeklinde idi.
Büyük
çoğunluğu ziraat mühendisi, az sayıda ise veteriner hekimden
oluşan tarım danışmanlarının akibeti merak edilir olmuştu.
Bakanlık projenin köy anketlerine göre başarısını söyleme
konumunu bile deklere etmekte çekinirken, Bakanlık merkez ve
taşra birimlerinin de kabul ettiği, mesleki ve sivil örgütlerin
projenin yanlışlığının kabullenilmesi gerektiği şeklindeki
görüşlerine karşılık tavır belirleme sıkıntısı oluştu ki yanlışı
kabullenmek kolay olmadı. Bu defa yanlışı düzeltme yerine yeni
bir yanlış yola gidildi. Bu danışmanların sıkıntısını çözelim
derken sayı 2500 adede çıkartılarak sözleşmeli statü ortaya
konuldu.
Bu
aşamada Türk Veteriner Hekimleri Birliği, projenin yanlış olarak
yürürlüğe konulduğunu, ancak gelinen noktada, belki de yanlış
bir başlangıçtan doğru bir sonuç çıkabileceğini ve bunun
görülmesi gerektiği görüşünü deklere etmiştir. Bakanlık bu
projenin başarılı olduğunu, yetiştiricinin yüksek oranda
memnuniyetini ifade ediyor. Bu kadar üretici memnuniyeti ve
başarı sağlayan projenin öngörüldüğü şekilde devam edilmesi
gerekirdi. Bu kadar çok faydası olan danışmanların ayrılmasına
üreticinin razı olmayıp ücretlerini karşılamaları gerekirdi. Ya
burada belirtilen fayda sağlanamamış, yada danışmanların ortaya
koyduğu fayda ve çiftçinin gelirine sağladığı katkı uygulanan
tarım politikası ile çiftçiye yansıyamamıştır. Katkı sağlanması
söz konusu ise çitçi projeye sahip çıkacaktır. Bir yanlıştan
doğru çıkarma fırsatı varken ikinci bir yanlışa gidilerek kaynak
israfına gidilmemesi görüşü ortaya konulmuştu.
Olması
gereken nedir? Sorusunun cevabı da sunulmuştu. Her şeyden önce
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı asli görevlerini yerine getiren bir
konumda değildir. Bakanlık yapılanması bütçe kaynakları ve
bütçesinin dağılımı Bakanlığın ülkeye ve topluma karşı yerine
getirmesi gereken sorumlulukları karşılayabilmesine imkan
vermemektedir. Bunun ötesinde ise bilhassa veteriner hekim
sayısı bu sorumlulukları yerine getirmeye imkan vermemektedir.
Sayın Bakanın ifadesine göre olması gereken en az 5000, TVHB ‘ye
göre 6000 veteriner hekime karşılık ancak yarısı kadar veteriner
hekim istihdamı söz konusudur. Çalışan veteriner hekimler ise
gerek yapı, gerek bütçe ve gerekse iş yükü karşısında
görevlerini başarabilme imkanına sahip değilken en kötüsü her
türlü moral ve motivasyondan yoksun bırakılmıştır.
Bunun
sonucu olarak hayvan hareketlerinin kontrolü, hayvan kimlik
sisteminin uygulanması, salgın hayvan hastalıklarının kontrolü
ile bunlara bağlı halk sağlığının korunması ve gıda güvenliğinin
sağlanabilir olma imkanı kalmamıştır.
Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen
Zoonotik Hastalıklar Sempozyumunda da ortaya konulduğu gibi
sadece bruselloz tedavisi gören insan sayısı Sağlık Bakanlığı
kayıtlarına göre 20 000 kişidir. Sempozyuma katılan uzmanlar
gerçek sayının bunun 10-15 kat fazlası olduğunu ve her bir
hastanın tedavisi için ortalama 1000 ABD Doları ilaç gideri
olduğunu belirtmişlerdir ki bunun için harcanan döviz, salgın
hayvan hastalıkları için ayrılan bütçenin takriben on katı bir
meblağdır.
Gerekli
veteriner ve zirai kontrolün olmayışı nedeniyle rast gele
kullanılan ilaç boyutu ile birlikte bu ilaçların ürünlerdeki
kalıntısının toplum sağlığına etkileri her geçen gün korkunç bir
boyuta gitmektedir. Problem yalnızca ihraç edilen ürünlerin
iadesi değildir. Esas problem toplum sağlığının girdiği
tehlikenin boyutudur.
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının temel görevi ülkede gıda güvenliği ve
güvencesinin temin edilmesidir. Bu görev ve sorumluluğun tarım
danışmanları veya yeni tanımıyla 4/b li köylerde danışman olarak
istihdam edilecek personel ile sağlaması söz konusu değildir.
Öncelikle Bakanlık kendi görev ve sorumluluğunu yerine getirecek
organizasyonu, bütçeyi ve istihdamı sağlaması gerekir.
Diğer
yandan ise Tarım Kanunu ile tarım danışmanlığı statüsü
getirilmiş ve tarımda danışmanlık ve eğitim hizmetlerinin özel
kişi ve kuruluşlar tarafından yürütülmesi esas alınmıştır. Bu
maksatlı olarak bir yığın yanlışı ile birlikte yönetmelik
yürürlüğe konulmuş, uygulama ile ilgili tebliğ hazırlığı
bildiğimiz kadarıyla her zaman olduğu gibi meslek taassubu
anlayışı ile yürütülmektedir.
Ortaya
konulan sonucu değerlendirdiğimizde Bakanlık kendi içerisinde
tezat oluşturmakta, bir tarafta asli görevlerini yerine
getirecek elemana sahip değilken, diğer tarafta danışmanlık
hizmetleri için köylerde eleman istihdam etmekte, gelişecek özel
danışmanlık hizmetlerini sabote etmekte, diğer yandan
danışmanlık hizmetlerinin özelleşmesinin kurallarını ortaya
koymaya çalışmaktadır. Ortaya konulmaya çalışılan kurallar ise
oldukça zorlayıcı ve hatta ziraat mühendisleri dışına imkan
vermeyecek şekilde hazırlanmaya çalışılıyor. Akla gelen gerçek
niyet kendiliğinden gelişen danışmanlık ve eğim hizmetlerinin
özel kişi ve kuruluşlar tarafından yürütülmesini engellemek mi?
Yetki,
sorumluluk ve çalışma alanları itibarı ile hiçbir yasal dayanağı
olmayan uygulamanın getireceği fayda, oluşturacağı zararlardan
fazla görünmemektedir.
Türkiye’nin kaynakları bu kadar israfta ısrar etmeye müsait
değildir.
Bakanlığın durumu meydanda. Artık kişi ve kurumlar, yasaların
yüklediği sorumluluk ve görevleri yerine getirmeyi bilmeli,
önceliklerini ona göre sıralamalıdır. Aksi halde atalar durumu
tanımlamak için çok veciz sözler söylemiş. En hafifi; ‘Bu ne
perhiz. Bu ne turşu.” Diğerleri de herkesin bildikleri.
Haydi
hayırlısı...
04.02.2007
Dr. Mustafa Altuntaş